Sözlükte ‘düğümü çözmek’, ‘bir şeyin serbest ve helal olması’, anlamlarına gelen ‘hall’ (الحل) mastarından türeyen helal kelimesi, ‘yapılması dinen serbest olan şey’ anlamına gelir.
Allah Teâlâ bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Yerde ne varsa hepsini sizin için yaratan O’dur…” (Bakara, 2/29)
Bu ayet, yeryüzünde bulunan her şeyin insanlara mubah olduğunu göstermektedir. Ama bunların zararlı ve pis olanlarıyla başkasının hakkı olmuş şeyler Kur’an-ı Kerim’deki diğer ayetlerle haram kılınmıştır. İnsanların canı ile ırz ve namusu da haram kılınan şeylerdendir. Hayatın devamı için şart olan can, mal, ırz ve namus güvenliği sağlandıktan sonra “Eşyada aslolan ibâhadır, haram olduğuna dair bir delil bulunmayan şey mubah kabul edilir.” sözü İslam hukukunun temel prensiplerinden olmuştur. Demek ki, aksine bir hüküm bulunmayan her şey mubah ve helal sayılır.
Buna göre bir kimse, evine gittiği bir zat tarafından kendisine sunulan bir yiyeceği yiyebilir. “Acaba bunu helalinden kazanmış mıdır; acaba bunun bedelini sahibine vermiş midir; yoksa bunu gasb mı etmiştir?” diye araştırması gerekmez.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Helal bellidir, haram da bellidir. Bu ikisi arasında şüpheli şeyler vardır ki, birçok kimse onu bilmez. Şüpheli şeylerden sakınan, dinini ve ırzını korumuş olur. Onları işleyen, bir korunun yakınında hayvanını güden bir çoban gibidir; yasak bölgeye düşebilir.” (Buhari, İman 39, Büyû’ 2; Müslim, Müsâkât 107-108)
Hadis-i şerif şöyle açıklanabilir:
Eşya üç kısımdır:
1- Helal olduğu açıkça belli olan ve bu hususta kapalı bir yanı bulunmayan şeyler: Ekmek, meyve, su, konuşma, yürüme gibi.
2- Haram olduğu açıkça belli olanlar: Sarhoş edici içkiler, domuz eti, ölü hayvan eti, kumar, zina ve yalancılık gibi.
3- Kendilerinde kapalılık bulunan, helal mi yoksa haram mı olduğu açıkça belli olmayan şeyler. Bunlar, bazı yönleriyle helal, bazı yönleriyle haram olarak değerlendirilebilecek özellikte şeylerdir. Hem helal olduklarına hem de haram olduklarına dair delil getirilebilir. İnsanların çoğu bu gibi şeyleri gereği gibi değerlendirip bir karara varamazlar. Bu konudaki kararı ancak müçtehitler verebilir. Bu sahada bulunan bir şeyi müçtehidin biri helal sayarken diğeri haram sayabilir. İçtihat yapabilecek seviyede olmayanların bu sahada bulunan şeylerden sakınmaları bir takva gereğidir. Hadis-i şerifte tavsiye edilen budur. Müçtehitlerden birinin kararına uyarak hareket etmek de mümkündür. Çünkü Allah Teâlâ, “Eğer bilmiyorsanız bilenlere sorunuz.” (Enbiya 21/7) buyurmuştur.